in

Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek

Türkiye, artık sansürün ve yasakların ülkesi. Biz de bu yazımızla son zamanlarda bunun en somut örneğini yaşadığımız Altın Portakal‘a değinmek istedik. Birçok yayın organında bu şekilde yansıtılmasa da Reyan Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı Gezi Parkı direnişi konulu belgeseli ağır bir sansüre maruz kaldı.

Türkiye, tarihinin en görkemli sivil ayaklanmalarından birine 2013 Mayıs’ının son günlerinde İstanbul’un kalbi Taksim Meydanı’nda şahit oldu. Şehrin merkezinde son yeşil alan olan Gezi Parkı’nın bulunduğu yere tarihi bir kışla ve alışveriş merkezi yapılması için ağaçların dozerlerle sökülmesiyle başlatılan yıkım, milyonlarca insanı sokağa döktü. Film, bu toprakların mozaiğini oluşturan ve Gezi’de yerini alan farklı yaşam tarzlarına ve ideolojilere sahip karakterlerin, kaderlerini değiştirme içgüdüsüyle, yeryüzünü nasıl hayal ediyorlarsa Gezi’de de öyle bir dünya kurmak için verdikleri mücadeleyi anlatıyor.

Peki koca bir devlet neden bir belgeselden bu kadar etkileniyor? Neden işin sonucu bir yasağa doğru sürükleniyor? Yasak olan “her zaman” daha çekici değil midir? Eğer öyleyse aslında yöntem yanlış. Sonucunda ters tepecek bir yöntemle bir devlet yönetmeye çalışmak anlamsız.

Sanatçılar neden bu kadar tepkisiz kalıyor?

Ülkenin belki de en prestijli ödül törenine jüri olarak katılan bazı “Sanatçılar” neden bu kadar tepkisiz kalıyor? Onların bu tür yasak/dayatma gibi durumlarda ayağa ilk kalkan kişiler olması gerekirken, hepsi bir adım geriye gidip gölgelerin altına gidiyor. Sindirme ve korkutma politiklarıyla yönetilen bir ülkede ne kadar sağlıklı düşünen insan kalır? Ve bu ülke nasıl gelişir, kalkınır, zenginleşir? Tabii ki böyle sonuçlar olmayacaktır. Tam tersi; bağnazlık, cahillik gibi olumsuz etkenlerin altında ezilip yok olmaya mahkumdur böyle yapılar.

Bundan 3 yıl önce yukarıdaki gibi bir konuşmayla açılan festivalin bu yıl böyle bir sansürle çalkalanması, nasıl bir hızla geriye gittiğimizin açık göstergesidir. Tekrar soruyoruz; sanatçılar neden susuyor? Korktukları ne? Sanatın amacı insanlara farkındalıkları göstermek değil midir? Başka bir örnekle açıklayacak olursak; sevgili Murat Ertel’in de dediği gibi özellikle müzikte sadece aşkın konu alınması, sanki başka bir sorun yokmuşcasına sanatçı olarak geçinenlerin insanlara gerçek sorunları unutturup ucuz sözler ve müziklerle belki de yaşamadıkları aşkları insanların burunlarına sokması cehaletin örgütlenmesine en büyük sebep olabilir.

Lafı fazla uzatmayalım. Sansürsüz, yasaksız bir gelecek dileğiyle.

Tam bu yazı üzerine bir tepki istifası haberi görüp mutlu olduk: Ulusal Belgesel Film Yarışması Ana Jüri Başkanı Can Candan, Twitter hesabından yayınladığı açıklamayla jüri başkanlığından istifa ettiğini duyurdu. Candan, ‘’Sansürün, sorumsuzluğun, manipülasyonun ve baskının olduğu yerde ben yokum’’ dedi.

Iyi ki dogdun Freddie!

!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali